Değerli bir ağabeyiniz özlük haklarımız için ta Merzifon'dan Anakara'ya 300 km yürüyerek Haksızlıklara, verilmeyen özlük haklarımıza dikkat çekmek için caba sarf ede dursun, diğer taraftan çok değerli köşe yazarlarından Umur TALU köşe yazısında uğradığımız Haksızlıkları yaza dursun& Ama sitede yazılan mesajlara bakıyorum emekli astsubaylar tüm uğramış oldukları haksızlıkları, alamadıkları özlük haklarını bir kenara bırakıp, gayet memnun bir şekilde, bizi hiç ilgilendirmeyecek bir konuda zaman harcamaya başlamışlar. Bu konuyu buraya taşımak burada tartışmak anlamsız ve boşa zaman harcamaktır. Her insan özgürdür istediği yazarı sever ya da sevmez, bu genel toplumu ilgilendirmez.

Lütfen özümüze dönelim! Zaman akıp gidiyor, yerinde durmuyor. Anı yakalamışken gündem oluşturmuşken, rüzgarı da arkamıza almışken, aksi yönden rüzgar estirmeyelim.

Köşe yazarları bile haksızlıklarımızı yazarken, bizim uğraştığımız şeye bakınız. Acaba bu yazılanalar ve çizilenler bize zarardan başka ne getirisi var. Gündem değiştirmekten başka bir şey değil, Allah aşkına yapmayınız gündemi değiştirmeyiniz. Birileri bu siteye girip bu halimize gülüyordur.

SAYGILARIMLA

Saygıdeğer Arkadaşlarım
Onur yürüyüşüne maddi destek sağlayan arkadaşlarımızın mail adreslerine katkıları ve masrafların belgeleri sunulmuştur.Ayni arkadaşlarımız bir gönül dostumuza ve Sn.Küçük'e şilt yaptırmayı gerçekleştirmişlerdir.Kendilerine şahsım ve sizler adına minnettarlığımı sunuyorum. Bu onurlu yürüyüş engellere rağmen başarı ile gerçekleşmiş ve maksadına ulaşmıştır.
Katkıda bulunan arkadaşlarımızdan kendilerine ulaşamadıklarımız lütfen yazarlarsa kendilerine bilgi sunacağım. Saygılarımla

Kurşun Kalem

Bir kurşun kalemim vardı,
Dört Mevsimlik''ti adı
Sonbaharım, kışım, ilkbaharım, yazım&
Her şeyimizi ona borçluyduk; hem ben, hem de yazım&
Bir yılda bir kurşun kalem&!
Ne günlerdi o günler, her anı bir alem.&
Üç parmağımın arasında; eridikçe erirdi,
Bitecek diye sanki yağlarım da erirdi
Arka ucuna; kâğıt bağlardım kısalınca,
Ya da bir odun parçası, kalınca&
O günler öyleydi
Tam anlattığım gibi, böyleydi.
Şimdi ise deste deste,
Bir tanesi bir nefeste&
Renklisi, renksizi dizi dizi
Kıskandırıyorlar bizi&
Masal değil hakikat bu.
Duygulandım doğrusu&

(10/2009/Konya)

Tayyar Yıldırım

degerli arkadaslarim :
tum sorunlarimiz halloldu da simdi sira yazarları tartışmaya mı geldi. Bu site muteaddit defalar benim ve daha bir cok degerli arkadasimin da belirttigi uzere Assubay sorunlari uzerine odaklanilmasi gereken bir sitedir.
Internet uzerinde siyasi dusuncelerinizi yazacabileceginiz yuzlerce site var iken bu sitede bireysel siyasi dusuncelerinizi aciklamaniz camiamiza hic bir kazanc saglamayacak,aksine zarar verecektir.
Herkes yasini basini almis belli bir egitim seviyesinden gecmis, dusunmesini,egri ile dogruyu ayirt etmesini bilecek yastadir.
Sitemizin degerli yoneticilerinden istirhamim , su yada bu sekilde bir siyasi parti yada ideolojinin savunuldugu yazilari lutfen yayinlamayiniz. Buradaki engellemenin adi sansur degildir.
Lutfen bu site de SADECE ORTAK DEGERIMIZ OLAN MESLEGIMIZIN SORUNLARI UZERINE YOGUNLASALIM.

Saygilarimla...

Alimler Zalimler,

Değerli arkadaşlarım, her meslek grubunda, bir araya gelen kişiler içerisinde alimler de vardır zalimler de. Bir zalimin yaptıklarını, o meslekte olan tüm o meslek grubundaki insanlara yüklemek, hepsine aynı gözle bakmak, bizlere asla yakışmaz. Bu tür zalimlere ders vermek için, çok çalışmalı onları utandırmalıyız. Zaten utanma duygusu olanlar, az da olsa bu duygularının yavaş, yavaş hatalı olduklarını anlamaya başladılar. Anlamaları da gerekir.

Assubaylar kinci değildir, bu Milletin bağrından çıkmış, Milleti tarafından okutulmuş, Milletine can borcu olan kişilerdir. Assubayların hiçbir meslek grubu ile alıp veremediği yoktur. Assubayların istediği, yasaların her meslek grubuna verdiği hakların kendilerine de verilmesidir. Bundan daha tabii ne olabilir.

Bu isteğimiz suçsa, suçlu benim. Ceza bana verilsin.


Assubayları hor gören gazeteciler de olabilir. Hiç önemli değil, herkes önce kendine baksın. İzmir'den Manisa'ya kaçırılırken kurtarılan Yeni Asır gazetesinin gazetecisini de yolda kurtaran kişinin, bir Assubay olduğunu, bizleri hor gören herkese hatırlatmak isterim. Nasıl kanunlar hepimize lazımsa, yeri geldiğinde çevresi ile en az Beş Yüz Bin Assubay camiası da bazılarına lazım olabilir. Kimseyi horlamayın, horlanırsınız. Yarası olan gocunsun.

Güçlüyüz, hakkımızı alacağız, zira yasalara güveniyoruz.

Hakkımızı vermeyenlerin tekelinde değiliz.

Zalimliği bırakın da birazcık olsun alim olun, alim.

TÜM ALİM OLANLARA saygılar.

Saygıdeğer Arkadaşlarımız
Bu site fikirlerimizin örgürce tartışıldığı bir platformdur ancak bu tartışmanın elbet kuralları olacaktır ilk önce kendimiz karşımızdakine saygı kuralını tarafsızlık kuralını işler hale getireceğiz site yönetimi de yayın ilkelerini koruyacak.
Bu sitede muhtelif ideolojileri savunan medyanın linkleri arkadaşlarımız tarafından bizleri bilgilendirmek adına verilmektedir. İsteyen bu yazıları okur değerlendirir isteyen okumaz kimseyi zorlamaya kimsenin hakkı olamaz.
Bir arkadaşımız Sn.İlhan Selçuk'a ait son günlerin güncel bir konusu ile ilgili yazısına LİNK VERDİ varmı bir kelime övgü, yorum ve dayatma ? Yok ama bir arkadaşımız çıktı yok efendim İlhan Selçuk 15-20 sene önce assubay aleyhine yazı yazmış hangi yazı? bilinmiyor bir başka arkadaşımız ben böyle bir yazı okumadım ama doğrudur diyor diğeri İlhan SELÇUK'u savunuyor karşılıklı fikir alışverişi yapılabilir ama kişisel tartışmalar devam ettirilmek isteniyor bunun sonu nasıl bağlanacak? Sn.İlhan SELÇUK'u seversiniz veya sevmezsiniz bu sizin tercihiniz bu tercih ne yazarı yüceltir nede küçültür ama biz bu işi kayıkçı kavgasına dönüştürürsek bunun bize yararı olmaz hepimizin belli bir birikimi ve kültürü var değerlendirmeyi yaparız.
Bu konuya taraf olan iki arkadaşımızı yazısı şuan mesaj panosundadır ve maalesef bu tartışmaların son bulması için bu yazılar bu bu konu ile ilgili bundan sonra yazılacak yazılar YAYINLANMIYACAKTIR Birbirimize tahammül göstermek bize yakışan bir davranış olacaktır.
Bu sitenin kurallarına ve birbirimize hepimiz saygı duymak zorundayız aksi halde site karalama defterine döner bizlerde birbirimizi kırarak amaçımız olan mücadeleden uzaklaşırız. Lütfen bazı tereddütlerimizi ve düşüncelerimizi size sunulan site içi mesaj imkanını kullanarak çözümleyiniz.
ANLAYIŞINIZA TEŞEKKÜR EDER SAYGILAR SUNARIZ

Bilgi Sahibi olmadan Fikir Sahibi olmak...

12 Mart muhtırası,12 eylül darbesi İlhan Selçuk her ikisin de de işkence ve göz altında,bu nasıl darbeciliktir biri bana anlatsın..

hayatier@msn.com

Değerli büyüklerim

Bakıyorum bir yazarın linki veriliyor ve kılıçlar çeki-liyor.

İyide verilen linki tıklamazsanız herhangi bir yönlendirmeye uğramamış olursunuz.Burada İlhan SELÇUK öyle,İlhan SELÇUK böyle diyerek asıl siz insanları yönlendirdiniz.
Beğenmiyorsanız okumazsınız.Okuyupta olumsuz görüşünüzü yazarsanız bu seferde karşı yorumlarında geleceğini bilmeniz lazım.

İlhan SELÇUK'un reklamını yapmak ne bana düşer,nede buna ihtiyacı var ama bu şahsiyetin yıllardır değişmeyen ATATÜRKÇÜ özelliği bellidir.Dolayı-sıyla Darbeci olabilme ihtimalini siz değerlendirin.

Assubaylar hakkında kötü sözler söylediği konusuna evet doğru diyeceğimi sanmayın.Çünkü bu konudada birçok Astsubayın sıkı takip ettiği Cumhuriyet gazetesinde bu olumsuz yazıların olması halinde takipçiliğinde olamayacağı aşikardır.Tabi sıkı okuduyan ve böyle kötü Asb.portresi çizen olumsuz bir yazıyı mutlaka onların da okumuş olmaları gerektiğini ama yazılmadığını belirten 2 emekli Asb.büyüğüme dayanarak bunu yazdım.

Yani burada dayanağı gösterilmeden yapılan suçlama tamamen delilsiz suçlama olur ama bu arada da yazıyı link gösteren Mehmet Emin ATILGAN büyüğüme saygısızlık ve haksızlık yapılmış olur.İşin özü Onur mücadelesinin onurlu insan-ları bundan zarar görür.
Burada her görüşten büyüğüm mevcut.Amaç Onur mücadelesi.Amaçta sapma amaca ulaşmayı yavaşlatır.

Lütfen, her gösterilen linkteki yazıyı okumak, yorum yapmak,her ismi kabul etmek veya etmemeyi illa yazarak yapmak zorunda değiliz.

Ortam amacımızda birleşelim ve ayrıntıları büyütüm bu amacın önüne geçirmeyelim.

Saygı ve selamlarımla

Takipteyim.

Bugün Sitemizde çok entellektüel bir konu üzerine yorumlar okuyorum. Bu yorumlara katkıda bulunmak isterim. Bence hepimizin apayrı bir hayatı ve dünya görüşü var. Hiçbirimizin görüşü tıpatıp örtüşmez. Bizim haklarımızın savunuculuğunu üstlendiği için göklere çıkardığımız Sayın Umur TALU'nun bazı fikirleri inanıyorum ki çoğunuzun fikrinden farklıdır. Ancak onu bize sempatik kılan bizimle ilgili verdiği örneklemelerdir. Oysa onun işi ne assubayla ne de uzman çavuşladır. Kendisi değerlerinin peşinde koşan bir şovalyedir. Ancak yanlız kaldığı bu savaşta onu Donkişot gibi göstermeye çalışan hegemon güçlerin himayedarı bir kısım basın vardır. Sayın Selçuk ile ilgili tartışmaların kişiselleşmemesi ve son kez yazmamanız dileğiyle... Saygılarımı sunarım...

Sn.Hüseyin SAVCIya tam anlamıyla katılıyorum. Demokrasi özgürlük ve hoşgörüdür. Ancak,
her şey de olduğu gibi özgürlük ve hoşgörüde de bir sınır vardır. Bir kişi kendi fikrinin doğru
olduğunu savunuyorsa, karşı fikirleri de mutlaka ve mutlaka bilmelidir.
Saygılarımla.

Değerli meslektaşlarım

Bu site; ne İlhan Selçuk gibi yönünün belli olduğu birinin propoğandası için,nede darbecilerin fikren beslenip işaretleştiği Cumhuriyet gazetesi gibi bir gazetenin okuyucu bulmak amacıyla telkinde bulunulduğu bir site olamaz.

Demokrasi kendinizden başkasına da tahammül rejimidir.

Yıllardır fırsat buldukça Cumhuriyet Gazetesini de, Zaman gazetesini de okurum. İhtilal sonrasında rahmetli Uğur Mumcu ile Nazlı ILICAK'ın atışmalarını zevkle okurdum, Cumhuriyet te alırdım, o zamanın keskin sağ gazetesi TERCÜMAN'ı da.

LENİN'in ne yapmalı kitabını okuduğum dönemde, Said-i Nursinin risalelerini de birlikte okudum. Ne nurcu oldum, ne de Komunist. Aksine bir fikre saplanıp kalmadan sentez yapabilmek için bu şart diye düşünüyorum.

İlhan SELÇUK hiç mi doğru bir şey yazmamıştır bu güne kadar?

Ya da çok takdir ettiğimiz bir başka yazarın hiç mi yanlışı olmamıştır?

Bizden olmayanı taşa tutmak yanlış bir yaklaşım.

Birbirimize önce tahammül, sonra saygı göstermemiz şart diye düşünüyorum.

Ve de hoşgörü..!

Bu sitede demokrasiyi özümsememiş bazı arkadaşlarla girdigim fikir tartışmaları nedeni ile yazmamayı kendime görev edinmiştim.Sayın Mehmet Emin Atıgan'ın önerdiği İlhan Selçuk'un bir köşe yazısını bahane ederek bir iki arkadaş cumhuriyet gazetesine ve sayın Selçuk'a bilgisizce saldırmaktadır.58 yaşındayım, evimize çocuklugumdan beri giren Cumhuriyet gazetesini en az 45,50 yıldır aksatmadan okurum. Eleştiri yapan dostlara son kez yazıyorum,İlhan Selçuk ne Özal'ın liboş yazarıdır ne de Soros beslemesi Avrupa Birligi fonlarından beslenen satılıklardan değildir.O bir kuvvayi milliye ruhunu benimsemiş,ATATÜRKÇÜDÜR !..

ZORUNLU YANIT !

Saygıdeğer Arkadaşlarım,
Bu güne kadar sitemizde hiçbir arkadaşım ile kişisel fikirlerini içeren sitemizin yayınladığı bir yazıdan veya bir gazeteden, dergiden (hangi görüşten olursa olsun) link verdiği bir haberden vb. dolayı gereksiz bir tartışmaya girmedim,bundan sonra da girmeyeceğim, haberi veren arkadaşımızın taktiri ve bilgilendirmesidir derim; zaten polemiklere de sitemiz yayın ilkeleri gereğince site yönetimi de izin vermez !.. Böyle durumlarda bazı arkadaşlarımın fikirlerine veya linkteki haberin içeriğine katılmasam da siteye bilgi maksatlı göndermesi hakkındaki kararına kendi fikri veya tercihidir deyip hep saygı duydum,bundan sonra da bu görüşümü değiştirmeyeceğim !

01 Kasım 2009 12:08 tarihi itibarı ile sitemizde basınımızın Ulusalcı kanadından Sayın İlhan Selçuk'un 31 Ekim 2009 günkü "Avrupa Bizi Ne Tutar Ne Bırakır&" başlıklı "Ülkemizin bölgedeki önemini vurgulayan" köşe yazısını link vererek hiçbir yorumda bulunmadan değerli arkadaşlarımızın bilgilerine sundum. Yazar'ın görüşüne katılırlar veya katılmazlar,link'teki haberi okurlar veya okumazlar bu ayrı bir konudur...
Ülkemizde ulusalcılığın,şehitliğin,gaziliğin,yurtseverliğin neredeyse suç sayıldığı; bölücülüğün,mandacılığın neredeyse prim yaptığı şu günlerde şahsım ve Sayın İlhan Selçuk da nasibimizi aldık. Öncelikle buradan Sayın Selçuk'tan özür diliyorum.

1-Adını Kurtuluş Savaşı sırasında büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği "Cumhuriyet" gazetesini uzun yıllardır gururla okuyorum; bir arkadaşımızın belirttiği gibi kendisi merak buyurmasın o tarihlerde de doğunun bir ilçesinde görevde iken gazetemi yine takip etmeye çalışırdım.Assubaylar aleyhine genel olarak rencide edici yazdığı hiç bir yazısına rastlamadım; hatırlamıyorum ancak bazı olaylara karışan Assubayları da bireysel olarak eleştirdiği yazıları olmuş olabilir; yazarı köşesindeki yazı içeriği ile değil de bu konu ile hiç bir ilgisi olmayan, mesnetsizce eleştiren arkadaşımızın bu sav'ını soyut olarak değil de somut örnekler vererek belirtmesi daha mantıklı olacaktır. Önyargılara hepimiz karşıyız,bu arkadaşımızın da şahsıma ve yazara yaklaşımı önyargılı değil midir?

2-Bir başka arkadaşımız Sayın Selçuk'un darbeci zihniyetli olduğundan bahsediyor,O'nu okumadığını belirtiyor; okur veya okumaz o ayrı bir şeydir, fikrine saygı duyarım. Bu yazarımız hakkında arkadaşımızın bahsettiğini bu konudan bu güne kadar dava açılıp da hüküm giydiği bir ceza davası var mıdır? Bir tek somut örnek gösteremezsiniz !..
Darbelere hepimiz karşıyız elbette,bunu tartışmıyoruz zaten...

Bu yazımı site yönetimimiz uygun görüp yayınlarsa asla bir tartışma içine girmeyeceğimi, tekrar yanıt vermeyeceğimi belirtiyorum; buradan yazıldığı ve yine buradan yanıt hakkımı kullandığım için başta site yönetiminden olmak üzere siteye üye tüm arkadaşlarımızdan özür diliyorum.

Assubay Onur Mücadelesine hizmet edip katkıda bulunan tüm arkadaşlarımıza selam,sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli Meslektaşlarım, şu tanımlama,doğru veya yanlış kendi kendime benim yaptığım bir tanımlamadır.Emekli Assubaylar Sitesi'nin kendine biçtiği, sorunlarımız karşısında, hangi fikirde olursa olsun, çok sayıda, Emekli Assubayı bir araya getirmek, en azından sorunları olduğunun farkına vardırmak, bu konuda birlik oluşturmak gibi bir misyonu vardır. En azından benim gözümde öyledir. Bu platformların öncelikli amacı, temeli Milli Mücadele yıllarında, mücadelenin basın ayağını oluşturmak için, katır sırtında Anadolu'ya taşınan Yeni Gün Gazetesine kadar giden,"Cumhuriyet" Adını Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği, bu günkü işgalcilerin teslim alamadıkları son kale olan Cumhuriyet gazetesinin başyazarı, benim gözümde günümüzün en büyük yurtseverlerinden olan Sayın İlhan Selçuk'u yargılama yeri asla değildir. Bu sitede tek başınıza siz olduğunuzu, herkesin sizin görüşünüzde olduğunu, en doğru görüşün doğru sizin dünya görüşünüz olduğunu sakın sanmayınız. Böyle zannedip büyük çabalarla bir hizmet sunmaya çalışan site yönetimimizi de zor durumda bırakıp yaptığı işleri burnundan getirmeyiniz. Bu konuda tartışma yaratmak istemiyorum; en azından bu platform, bu tür bir tartışmanın yeri değildir. Nokta... Saygılarımla.

GÜNÜN SÖZÜ,

BALIN VARSA,SİNEGİN BOL OLUR.

1. Umur TALU Beyefendi nin bu gün yazdığı köşe yazısı müthiş!Basında,başka yerde ve içimizde dahi biz mazlumların halini bu kadar mükemmel dile getiren yok.Üstelik birde iyiki bulunduğu köşeler sayesinde,bir veya bir kaç defa değil,fırsat buldukça bizler için haykırıyor.Yaralarımıza bir parça merhem olunacaksa,inanın bu Umur Bey sayesinde olmuş olacak.

2. Değinmek istediğim diğer konuysa;İlhan SELÇUK.1970 li yılların başında J.Astsubay okulunda öğrenci iken,o yıllarda revaçta ve moda olan sol fikirlere sempatim nedeniyle,bu şahsı hayranlıkla okurdum.Ancak 12 MART 1971'de TSK.leri içindeki sağ görüşlü Generallerce verilen malum muhtıradan önce,İlhan SELÇUK'un 9 MART'ta sol darbe hazırlığı içindeki Cuntacı Generallerle derdest edilmiş olduğunu bütün Türkiye ile bende öğrendim.Sağ,sol veya hangi gerekçe,sebep ve ideoloji ile olursa olsun,bütün askeri müdahelelerin,üçüncü dünya ülkelerinde olması gereken ve bir Millete yapılabilecek en büyük kötülük olduğuna daha o yaşımda içten bir samimiyetle inandığımdan,İlhanSELÇUK ve onun gibilere olan sempatim,antipatiye, hatta nefrete dönüştü.İşte bundan ötürü bir daha(belki hiç okumamak olmazdı,yanlıştı ama) SELÇUK'u okumak içimden gelmedi.Bu nedenle Feridun Beyin bahsettiği,bu şahıs tarafından 1993-1996 yıllarında Astsubaylar hakkında yazıldığı söylenen haksız ve çirkin yazılardan bilgim olmadı.Ama doğrusu hiç de şaşırmadım.Daima güç ve güçlünün yanında olmayı şiar edinmiş bu yazar,umur Bey gibi mazlumları koruyup kolayan yazılar yazmış olsaydı o zaman şaşırırdım.

Yöneticilerimizin,yada belkide bizlerin dahi soramıyacağımız sorularımızı Umur TALU sormuş ve gündeme getirmiş,sağolsun,tek başına ama hem derneğimizden katbe kat hemde bizlerden daha yürekli ve sorgulayıcı;

HABERTÜRK 01 KASIM 2009

Gayri memnun zümre! Memnun olunacak... Ol! 01.11.2009

NÂZIM Hikmet şöyle der miydi:
"Bugün pazar, bugün ilk defa baklayı ağızdan çıkardılar."

"Bakla"; "baklagiller" silsilesinde halkalardan bir halka.
Baklaları göremeyenlere yıllardır "iç bakla"yı (da) anlatmaya çalışıyorum.
Cumhuriyetin "adalet ve insaniyet" ilkelerinin, kendi mensubuna karşı bile, "en cumhuriyetçiler"ce nasıl çiğnenebildiğinin görülebilmesi için.
"Vehmettiğim"den değil; on binlerce üniformalı ve emekli tanığım olduğu için.
Bir de Genelkurmay'da 2007'de hazırlanan; "Sırılsıklam cunta" ihbarına ek "Bilgi Destek Planı"ndan okuyalım.
"Plan"ın, o güne kadarki onca yazımdan sonra sanırım "şahsıma özel" (ve on binlerce askere genel) planlı bölümünden.

"...Uzman çavuş ve onbaşılar ile astsubaylar, YANİ GAYRİ MEMNUN ZÜMRENİN üzerine gidilmekte, problemleri abartılı şekilde kamuoyunun gündemine getirilmektedir.
TSK'da GAYRİ MEMNUN BİR ZÜMRE yaratılmaya çalışılmakta veya MEVCUT GAYRİ MEMNUNLAR istismar edilmektedir."

Hani, "Islak neden şimdi çıktı?.. Amaç ne?.. Orduyu yıpratmak istiyorlar" gibi bir gazeteci, siyasetçi, vatandaş ve askeriye mantığı var ya...
Hani, "Tamam da, belge gerçekse, içindekiler de ne öyle" kısmına hiç değmeyen mıntıka...
Bu da aynı şey.
Cümleyi bir de, mesela iktidar ağzından kurayım:
"İşçiler, memurlar, işsizler, köylüler, emekliler, yoksullar, YANİ GAYRİ MEMNUN ZÜMRENİN üzerine gidilmekte, bunların problemleri abartılı şekilde kamuoyunun gündemine getirilmektedir.
Ülkede GAYRİ MEMNUN BİR ZÜMRE yaratılmaya çalışılmakta veya MEVCUT GAYRİ MEMNUNLAR istismar edilmektedir."
Nasıl buldunuz hocam, komutanım, üstadım?
Mesela, sivil iktidar söylediğinde hepimiz nezdinde; antidemokratik, sansürcü, baskıcı; hakikati yazanı suçlayıcı; hakikati değil de gösterilmesini, konuşulmasını dert eden yamukluk diye görülecek bu mantık, "askeri iktidar"da neden makul, makbul olabiliyor!

"Plan" diyor ki...
"Orduda, uzman çavuş ve onbaşılar ile astsubaylar; GAYRİ MEMNUN ZÜMRE var!"
Diyor mu, demiyor mu?
Onlara hemen uzman jandarmayı, sivil memuru, hatta kimi subay ve onyüzbinlerce emekliyi de ekleyin.
GAYRİ MEMNUN ZÜMRE var mı yok mu?
Esas budur; gerisi teferruat!
Yok yazmışsın da, istismar etmişsin de, yaratmaya çalışmışsın da.
Var mı yok mu?
Peki neden var? Neden gayri memnun zümre bu? Neden \"memnun\" zümre karşısında kendini iyi hissetmiyor? Hayatını, mesleğini, ailesini, çocuklarının geleceğini neden yaralı görüyor? Neden dağ başı karakolda, yaşıtı erlerle şehit düşerken 21 yaşında "komutan" sayılıyor da, başka komutanlarca sadece "ast" değil, hayat boyu hep "alt" kabul ediliyor?
Neden on binlerce "uzman"; kırkında sokağa atılınca, emeklilik bile hak edemeyince, onca yıl en zor görevlerde yıpranmış bedeni bir gün hastalıklı bulununca, bir orduevinde sıcak bir çorba dahi içemeyince, neden bir de GAYRİ MEMNUN oluyor ki?
Neden onca yıl, planın hazırlandığı yıl, sonraki yıl, Meclis'e hasbelkader gelmiş kimi tasarı, GAYRİ MEMNUN ZÜMRE'ye az nefes verecekken, "plan" ustaları tarafından hep engelleniyor?
"Genç subaylar rahatsız" diye manşet yazdıranlar, "genç, orta yaşlı, emekli astsubaylar, uzmanlar rahatsız" denirse niye köpürüyor! (Zaten kim yazıyor ki!)

Bakın, bu meseleyi biraz anlarsanız; çok şeyi de kavrarsınız. Tahakkümün a, b, c'sini. Temeli, özü.
Hakikatle, hukukla, insanlıkla, adaletle, vicdanla, hakla ilgilenmeden; bu sorunların konuşulmasına, dert edilmesine öfkelenen asker (ve sivil) zihniyetleri. Belki kendinizinkini bile!
GAYRİ MEMNUN ZÜMRE olacak, ama yokmuş gibi yapılacak!.. Yap!
Bu da cumhuriyet, demokrasi, sosyal bir hukuk devleti, basın ve ifade özgürlüğü, insan hakları olacak!.. Başüstüne!
Umur TALU

İLHAN SELÇUK..adlı kendinden menkul kişinin bu sitede yazılarına yönlendirilmesi beni üzmüştür..bu kişinin 1993-1996 yılında CUMHURİYET gazetesindeki köşe yazılarını okusalardı zannederim burda adının dahi yazılmasını istemezlerdi..köşesinde assubayları cahil az okumuş sürekli takibe muhtaç bilgisiz ve daha bir sürü aşşağılıyıcı yazılarınıda mı okumamıştır bu arkadaş..merak ediliyorsa geçmiş yazılarına bir göz atmasını isterim..saygılarımla..

TEMAD Bornova Şb. Bşk. Sayın Erdem
Müsade ederseniz yazınızın bir bölümünü alıp bir tespit yapacağım. "Bundan böyle çevremizde gelişen ekonomik ve sosyal olayları değerlendirerek, bunların ışığında derneğimizin geleceğini nasıl şekillendirebiliriz(Demokratik ve hukuk kuralları içerisinde)diye çalışmalıyız."
Ben böyle söylemede bulunan TEMAD yönetim kadrolarında görevli bulunan bilinçli yöneticiye rastlayamadım.
Muhakak benim gördüklerimin dışında sizler gibi düşünenler belki vardır. Hatta uygulamalarını gösterenler de vardır. Ne mutlu onlara...
Kendi adıma benim için bir kayıp Bornovada olmamam ya da sizin gibi yönetici kadrosunun görevde bulunduğu yerlerde olmamam. Sanırım sizin gibi düşünen yöneticiler artınca üye sayısı da kendiliğinden gelecektir.
Çok mu önemli üye olmak?
Küçük olsun benim olsun? Ben kimim biliyormusun?
BEN... BEN... BEN o zaman SEN kal kimlik beninle...
Yıkan zihniyet bu BEN...
Çünkü BEN zihniyeti SEN zihniyetini doğurmakta! BEN ve SEN zihniyetleri birleşince de başkalaştırmayı, bölünmeyi o da Adalet, Eşitlik ve İnsan onuruna saygıdan uzaklaşmayı doğurmakta.
Olması gereken yukarıdaki tırnak içerisinde sizin özetlediğiniz bölüm. Saygılarımla.

Seçilmiş olmak,

Sevgili Temad ailesi:

Seçilmeye aday olmak,öncelikle bazı vasıfları taşımanın bir göstergesidir. Bunlar cesaret, özgüven,ahlak, bilgi ve sorumluluk alma diye sıralanabilir.

İşte seçildikten sonra bütün bu vasıfları birleştirerek sizi seçen toplumun isteği ve ihtiyaçları doğrultusunda hizmet verme zamanı gelir. Bu sorumluluktan kaçamazsınız. Şayet bu sorumluluğu yerine getiremezseniz, ya istifa edersiniz yada toplum zaman içerisinde sizi değerlendirir, isteminiz hilafına sistemin dışına atar.

Bunun örnekleri tarihimizde çoktur.
Bütün bunları niye yazıyorum? Arada sırada bu sitelerde düşüncelerini belirten, seçilmiş arkadaşlarıda görüyorum. Bazen okuduklarımla kendilerini tanıdığım için hayretlere düşüyorum. Sivil Toplum Kuruluşları şahısların kendi kaprislerinin, egolarının veya şahsi beklentilerinin karşılandığı yer değildir.Bir programları tüzükleri vardır.Burada hizmet gönüllülük esasına dayanır. Fedakarlık ve samimiyet esastır.

Artık yeni şeyler söylemek gerek. Statükoculuk dönemi kapanmış nemalanmak sonlanmıştır.

Bundan böyle çevremizde gelişen ekonomik ve sosyal olayları değerlendirerek, bunların ışığında derneğimizin geleceğini nasıl şekillendirebiliriz(Demokratik ve hukuk kuralları içerisinde)diye çalışmalıyız.

Zaman hızla akıyor.Bu bir süreçtir.Mücadeleyi kazanmanın bir yoluda akıl ile cesaret ve bilgiyi birleştirmedir.
Bu süreci birlik ve beraberliğimizi bozmadan, kurumumuzu yıpratmadan, diğer kurumlara saygılı olarak çalışmalarımızı hep birlikte sürdürmeliyiz.

Bunu yaparken; emekli sıfatımızı bir tarafa bırakarak ,kendi sınıfımızın yarınlarını şekillendirerek aynı zamanda da ülke ekonomisi ve sosyol hayatta ne gibi artı değerler katarak derneğimize yepyeni bir hüviyet kazandırmak bizlerin elindedir. Tüm bunları yapacak güç bizlerde vardır.

Hadi bakalım kolay gelsin. Saygılarımla

Okan Erdem
Bornova şb bşk

Sayın Erdal GÜNŞER'in önceki yazılarını okumadım

Sayın Erdal GÜNŞER eğer bu yazısını yönetimin açıkladığı üzere dokundurma amaçlı yazdı ise kendisinden özür dilerim



iyi günler

Vay be aferin bana. Kızmış olsalar bile en azından iki arkadaş daha kazandım. Ergün ve Delimavi. Yönetim sağolsun beni ele vermiş. Ama maalesef o yazıda yazdıklarımla aynı düşüncede olan emekli assubayların çok olduğunu biliyorum. Bundan utanç duyuyorum. Bu gibi insanları bir kenara bırakırsak, bizler üç değişik katmandan oluşan emekli assubaylarız. Çok sesi çıkanlar, az sesi çıkanlar ve hiç sesi çıkmayanlar. Bu üçü birbirini hep eleştirir. Ancak çok sesi çıkanlar liderdir. Liderliğin olmazsa olmazlarından biri etrafında kendine inanan insanları çoğaltmak ve kendini dinletebilmektir. Bu nedenle iletişim dilini iyi kullanması gerekir. Bu kapsamda Sayın Antalya TEMAD başkanı başarısız bir sınav vermiştir. Az konuşanlar ise madem ki az konuşuyor o halde hedefe yönelmeliler. Ayrıntıya boğulup gitmemeliler. Bu konuda bazen kendimi de eleştiriyorum. Hiç konuşmayanlar ise bizim hedef kitlemizdir. Ne olursa olsun onları kazanmalıyız. Bazıları yolda görüp ne oldu bizim yüz kaymeler diye sorsalar bile onlara kızmamalıyız. Çünkü eğer onlar bizim gibi mücadele edemiyorlar ise bu onların eksikliğidir. Onlara acıyarak bakıp sohbet etmek yeterlidir kanımca. Saygılarımla...

GAYRİ MEMNUN ZÜMRE! MEMNUN OLUNACAK...OL! GAYRİ MEMNUN ZÜMRE olacak,ama yokmuş gibi yapılacak!... Yap!

Başüstüne!

Umur TALU 1 Kasım 2009 pazar Haber Türk gazetesi sayfa 7

Gönül Dostumuza TEŞEKKÜRLER

Avrupa Bizi Ne Tutar Ne Bırakır&
İlhan Selçuk
31 Ekim 2009

http://www.ilk-kursun.com/2009/10/avrupa-biz i-ne-tutar-ne-birakir/